
Epey ufak olduğumu hatırlıyorum,devasa bir zevkle izliyorum ''hugo ve tolga abi'' programını...Ben de ölesiye katılıp oynamak istiyorum o oyunları,hata yapan çocukları küçümsüyorum,kazanan çocukları ise aldıkları kocaman kocaman hediye paketleri yüzünden kıskanıp duruyorum..Ama katılamam;o zamanlar tuşlu telefonumuz yok çünkü..Derken bir gün tolga abi elinde bir kitap çeviriyor:Harry Potter diye..Öyle güzel anlatıyor ki elindekini,anlattıklarıysa küçük benliğimi büyülüyor:büyücüler,cadılar,sihir okulu,uçan süpürgeler...Ben de o dünyaya dahil olmak istiyorum hemen.Babam ısrarlarıma dayanamıyor, elimden tutup götürüyor beni başka bir mekana;kitapçı diyorlar: Deniz Kültür Merkezi imiş.Alıyoruz o kitabı, içim alev almış ama.Anında yatağıma koşup okumaya başlıyorum;başka bir boyuttayım artık,sihir okulunun koridorlarında dolaşıyorum,süpürgeye binip göklere çıkıyorum,kötülerle savaşıyorum...Anlatılan sahneleri hayalimde canlandırmaya çalışıyorum sürekli,karakterleri,mekanları.İki-üç günde bitiyor kitap.Ama bende yarattığı etki sürüyor.Ondan sonra binbir yalvarmayla serinin diğer kitaplarını alıp okuyorum,başka kitapları da.Yazıların,kelimelerin dünyası ufaklığımda epey yardımcı oluyor bana;kelimeleri beynimde yeniden yaratıyorum.Yıllar birbirini izliyor...
Ve bugünlere geliyorum.(Çizgiler kadar olmasa da-ama bu ayrı bir konu-)Kelimeler benim için hala önemli,ve daha önce kendi kelimelerimi kullanmayı denemedim hiç.Eh,madem blog denilen özgür(tek özgür ortamımızın sanal olması ne kadar iyi?-ama bu da ayrı bir konu-)bir ortam mevcut,ben de kendi kelimelerim,kendi düşüncelerimle ufaktan da olsa dahil oluyorum çocukluğumdan beri arkadaşım olan kelimlerin dünyasına.Eh,biraz duygusal bir giriş oldu ama ilk yazımın sakil durmasını istemedim.Neyse; merhaba blog!