Kutu oyunları artık çok eski tarihlerde tasarlanmış ve haliyle de günümüz insanının düşünce dinamiklerine biraz uzak kalan Monopoly, Risk gibi oyunlardan farklı bir hobi halini almış durumda. Her sene yayınlanan yüzlerce yeni kutu oyunu, hem strateji hem de eğlence arayanları farklı yönlerden tatmin etmeyi başarıyor. Bu hafta inceleyeceğimiz Brass: Birmingham da tam olarak böyle bir oyun.
Kim tasarlamış?
Brass Birmingham, kutu oyunu piyasasında daha önce Age of Steam ve Railways of the World gibi hitleriyle bilinen Martin Wallace’ın 2007 tarihli bir başka hiti, Brass’ın güncellenmiş hali diyebiliriz kısaca. Super Motherload’dan bildiğimiz Gavan Brown ve Matt Tolman projeye dahil olmuş ve eski versiyonda bulunmayan birtakım yeni mekanikler ekleyerek daha iyi bir Brass elde etmeyi başarmışlar. Peki nasıl?
Oyunda neler yapıyoruz?
Brass, Sanayi Devrimi zamanlarında geçiyor. Oyunda bu dönemlerde gerçekten de yaşamış olan birer yatırımcıyı canlandırıyoruz ve yaptığımız hamleler de bu yatırımcının en varlıklı kişi olmasına yönelik şeyler. Her oyuncu, önündeki tablada bulunan fabrikaları haritaya kurup satmaya çalışarak, bunun yanında da yollar inşa ederek nüfuzunu artırmaya çalışıyor. Tabii bunu yaparken verimsiz fabrikaları kurmadan çöpe atmak, kredi çekmek veya keşfedilmemiş yerlere gitmek de gerekebiliyor bazen.
Oyun akışı nasıl peki?
Her turda elimizdeki kart destesinden birer tane oynayarak iki hamle yapıyoruz. Kartın içeriği, yalnızca fabrika kurma aksiyonunda önemliyken, diğer aksiyonlarda pek bir işlev taşımıyor. Tabii ki doğru kartı kullanmak yararınıza olur, yoksa fena halde sıkışabilir ve bu sıkışıklıktan kurtulmak için keşif ve kredi çekmek gibi zaman kaybettiren aksiyonlar yapmak zorunda kalabilirsiniz.
Brass’ı özel kılan şeyler de bu aksiyon bolluğundan ve bu bolluğun yarattığı stratejik derinlikten geliyor. Sizin için en çok puanı getirecek fabrikayı ve yolu, en doğru yere kurmalısınız ancak bunu yaparken rakiplere de en az avantajı vermeli, gerekirse onların önünü tıkayacak aksiyonlar yapmalısınız.
Oyuncularla nasıl bir etkileşim içine giriyoruz?
Burada devreye oyunun özel noktalarından pozitif etkileşim giriyor. Rakiplerin fabrikaları üzerinde bulunan kömür, demir ve birayı gerekli şartları sağladıkça siz de kullanabiliyorsunuz ancak bu, fabrikalarının otomatikman satılmasına ve kolayca puan kazanmalarına sebebiyet vereceği için dikkat etmeniz gerek. Brass’ta bu tür çok yönlü düşünce gerektiren anların çeşitliliği ve bu anların pozitif etkileşim ve az şans faktörü ile meydana gelmesi oyunun parlayan kısmı diyebiliriz.
Oyunu kanal ve demiryolu çağı olarak iki kısımda oynuyor ve her çağın sonunda kurduğumuz yollar ile fabrikaları puanlıyoruz. Oyun sonunda tabii ki en çok puana sahip olan yatırımcı, oyunun galibi oluyor. İki çağın da kendine ufak has mekanikleri var ve oyun akışımızı bunlara göre güncellememiz gerekiyor, yani oyun boyunca tetikte olmalısınız. Brass’ın takdire şayan taraflarından bir diğeri de bu sayede sıkılmanızı engellemesi. Boşuna böylesine popüler olmuş bir oyun değil yani.
Kadıköy Bahariye’de açılan Game Gallery’de Brass: Birmingham ve daha nicesini oynayabilir, birbirinden farklı onlarca kutu oyununun tadına güzel yemek ve içeceklerle varabilirsiniz. Oyunu bilmenize gerek bile yok, öğretmen arkadaşlarımız sizlere seve seve yardımcı olmak için her zaman burada. Bekliyoruz!