14 Ekim 2011 Cuma

Jim Carrey Ve Egosal Şeyler

Geçen günlerde Maske'yi izlerken birden kafama bi fikir dank ediverdi.Belki daha önce bir sürü insanın farkedip tartıştığı,eleştirmenlerin üzerine kafa yorduğu bi konudur,bilemiyorum...

Jim Carrey filmlerinde hep dolaylı/dolaysız kişilik çatışmaları var.Daha çok da bastırılmış duygu ve düşüncelerle yoğrulmuş alt benlik ve gündelik hayattaki üst benliğin çatışması bu.

Birkaç örnekle açıklamaya çalışayım bakalım:

1)The Mask

Bunun en kolay görülebileceği örnekle başlayayım,izlememişseniz bile eskilerden hatırlanan bi çizgiroman uyarlaması (bunu ben de yeni öğrendim) ,Maske.Çizgi filmi de vardı hatta.

Burda Jim'ciğimiz Stanley Ipkiss kostümüne bürünmüş,bankacılığın boğucu havasında sıkışıp kalmış,içindekileri bir türlü ortaya koyamayan,bu kısıtlı düzende yuvarlanıp giden,nerd denilenin bikaç gömlek altı bi adamdır.İçine atar da atar..Bu dumanlı düzeninden nehirde bulduğu Maske ile sıyrılır;bankada görüp hayalini kurduğu kızla dans eder,onu öper,kibarlık yapıp zorba dediğim herfilerle dalga geçer,donlarını kafalarına geçirir,hep içten içe sinir olduğu ev sahibinin feleğini döndürür vs. vs..

Alt benliği su yüzüne çıkar,kontolü ele geçirir yani.Maske sadece aracıdır.Yeşil ve koca kafalı bir ucube görünümü de sıkıcı 'modern insan' tiplemesiyle dalga geçer gibidir ayrıca. (Bu arada ne iyi etmişim be izlemekle)

2)Liar Liar


VCD'nin altın çağını sürdüğü zamanlarda cd'sini kiralayıp izlediğim bir diğeri;Yalancı Yalancı.Burda yine gündelik hayatta belli kalıplara sıkışmış bir Jim var,adı Fletcher Reede,bu sefer avukat kostümünde,eşinden boşanmış ama hala ona bağlı (ve tabi ki bunu ortaya koyamıyor),oğluna sevgisini gerektiği gibi gösteremiyor vs. vs. Yine bir kendini ortaya koyamama,içine atma durumu var yani.Burdaysa aracımız oğlunun doğum gününde dilediği 'babam hiç yalan söylemesin' dileği oluyor.

Tutan bu dilek sayesinde Fletcher tüm içinde sakladıklarını,kafasından geçenleri,yapmak isteyip yapamadıklarını (Carrey-mizahıyla tabi) pat pat yapıyor;eşinin peşinden gidiyor,işyerinde hep sinir olup-iş şartları(!) gereği-bunu söyleyemediği tiplere içindekileri vuruyor,oğluyla ilgileniyor,(tabi filmden de dürüstlüğün önemini öğreniveriyoruz),günü kurtarıyor vesaire.Alt benliği bu sefer dilekle su yüzüne çıkıyor,üst benliğini yeniyor yani.Etti mi bi tane daha.

3)The Number 23

Şimdiki benim Jim Carrey'e en çok yakıştırdığım rollerden biri,Walter Sparrow kisvesi altında bu sefer,diğerleri kadar net olmasa da görülebilir bi durum var.Kazadan sonra hafızasını kaybetmiş bir adam,ama kazadan önceki benliği hala içinde yaşıyor,onu keşfettikçe deliriyor adamımız,içinde saklı olan onu yine buluyor...Korku filmi metni yazar gibi oldu ama durum bu,karanlık hikaye.Aslında burda alt benlikten çok neredeyse şizofreniye giden bi olay var ama kişilik çatışması mı,evet.

4)Me,Myself & Irene

Yine neredeyse Maske'deki kadar karikatürize ve göze çarpan bir karakter savaşı.Charlie Baileygates birlikte yalnız yaşadığı oğulları tarafından çok saygı gören ideal bir baba,düzeni koruyan bir polistir-şu Kanada polislerinden,zaten Jim Carrey de bir Kanadalıdır-ama dışarıda neredeyse şamaroğlanı muamelesi görür.Ayrıca da duyarlı biridir,çevreye zarar verenleri de hep görür ama bişey diyemez..

Ve bir noktadan sonra içinde biriktirdikleri yanardağ gibi patlar,artık dayanılmazlığın zirve noktalarında Hank Evans'a dönüşmektedir,yere sigara atanları pataklar,engelli park yerine park eden normal adamın arabasını parçalar,kendisine saygı göstermeyenleri döver,yani içinde tuttuklarını dışarı 'salar' yine.(Bu dönüşüm anları Jim'in yeteneğinden de güzel parçalar seyrettirir)

Öhöm,alt-benliğin dışarı fışkırmasına ve oluşturulan gündelik benliği yenişine güzel bir örnek daha...

5)The Truman Show

En sevdiğim Jim Carrey filminde de bu tarz olmasa da bir kendini buluş var,değinmeden geçemiyorum:Truman Burbank,hayatı tv şovu olan adam,ama kendisi bunu bilmez vs..Filmin sonunda kendi için yaratılan(!) yapay hayatından sıyrılıp yeni bir dünyaya,yine kendi yapay kişiliğinden,tırnaklarıyla kazıyıp ulaştığı asıl kimliğine uzanır...Bütünlüklü bir karakter yoktur yine.

Yes Man'de(Bay Evet) katıldığı konferansın önerisi olan 'her şeye evet de' mantığıyla,Bruce Almighty'de ise(Aman Tanrım) 'tanrı' göreviyle yine ve yine alt benliğinde saklı olanları ortaya koyar,varolan düzenini yıkar.Örnekler çok gerçekten..

Bu yeni keşfettiğim şey bana epey ilginç geldi.Yani acaba senarist veya yapımcılar bunu bilerek mi yapıyor 'bu adam hep böyle komiklikle götüremez,biz buna bi alt metin,bi derinlik kazandıralım' diye,yoksa Hollywood mu böyle senaryoları direkt Jim Carrey'e götürüyor bilemiyorum,ama cidden var böyle bi durum ispatladım da eheh...

Neyse,sen ne güzel bi adamsın cidden ya.Filmlerinde kişilik çatışması,hayvan dedektifi,noel,trajik yaşam öyküsü...ne işlenirse işlensin ben yine izlerim seni.Hatta hiç ölme sen.Ve komedi aktörü denmesine sinir oluyorum,The Majestic'te,The Truman Show'da,The Number 23'te,Eternal Sunshine Of The Spotless Mind'da nasıl dram oynanır ders verir sanki...Ee,evet böyle işte.