Jim Carrey filmlerinde hep dolaylı/dolaysız kişilik çatışmaları var.Daha çok da bastırılmış duygu ve düşüncelerle yoğrulmuş alt benlik ve gündelik hayattaki üst benliğin çatışması bu.
Birkaç örnekle açıklamaya çalışayım bakalım:
1)The Mask
Bunun en kolay görülebileceği örnekle başlayayım,izlememişseniz bile eskilerden hatırlanan bi çizgiroman uyarlaması (bunu ben de yeni öğrendim) ,Maske.Çizgi filmi de vardı hatta.
Burda Jim'ciğimiz Stanley Ipkiss kostümüne bürünmüş,bankacılığın boğucu havasında sıkışıp kalmış,içindekileri bir türlü ortaya koyamayan,bu kısıtlı düzende yuvarlanıp giden,nerd denilenin bikaç gömlek altı bi adamdır.İçine atar da atar..Bu dumanlı düzeninden nehirde bulduğu Maske ile sıyrılır;bankada görüp hayalini kurduğu kızla dans eder,onu öper,kibarlık yapıp zorba dediğim herfilerle dalga geçer,donlarını kafalarına geçirir,hep içten içe sinir olduğu ev sahibinin feleğini döndürür vs. vs..

2)Liar Liar
VCD'nin altın çağını sürdüğü zamanlarda cd'sini kiralayıp izlediğim bir diğeri;Yalancı Yalancı.Burda yine gündelik hayatta belli kalıplara sıkışmış bir Jim var,adı Fletcher Reede,bu sefer avukat kostümünde,eşinden boşanmış ama hala ona bağlı (ve tabi ki bunu ortaya koyamıyor),oğluna sevgisini gerektiği gibi gösteremiyor vs. vs. Yine bir kendini ortaya koyamama,içine atma durumu var yani.Burdaysa aracımız oğlunun doğum gününde dilediği 'babam hiç yalan söylemesin' dileği oluyor.

3)The Number 23

4)Me,Myself & Irene

Ve bir noktadan sonra içinde biriktirdikleri yanardağ gibi patlar,artık dayanılmazlığın zirve noktalarında Hank Evans'a dönüşmektedir,yere sigara atanları pataklar,engelli park yerine park eden normal adamın arabasını parçalar,kendisine saygı göstermeyenleri döver,yani içinde tuttuklarını dışarı 'salar' yine.(Bu dönüşüm anları Jim'in yeteneğinden de güzel parçalar seyrettirir)
Öhöm,alt-benliğin dışarı fışkırmasına ve oluşturulan gündelik benliği yenişine güzel bir örnek daha...
En sevdiğim Jim Carrey filminde de bu tarz olmasa da bir kendini buluş var,değinmeden geçemiyorum:Truman Burbank,hayatı tv şovu olan adam,ama kendisi bunu bilmez vs..Filmin sonunda kendi için yaratılan(!) yapay hayatından sıyrılıp yeni bir dünyaya,yine kendi yapay kişiliğinden,tırnaklarıyla kazıyıp ulaştığı asıl kimliğine uzanır...Bütünlüklü bir karakter yoktur yine.
Yes Man'de(Bay Evet) katıldığı konferansın önerisi olan 'her şeye evet de' mantığıyla,Bruce Almighty'de ise(Aman Tanrım) 'tanrı' göreviyle yine ve yine alt benliğinde saklı olanları ortaya koyar,varolan düzenini yıkar.Örnekler çok gerçekten..

Neyse,sen ne güzel bi adamsın cidden ya.Filmlerinde kişilik çatışması,hayvan dedektifi,noel,trajik yaşam öyküsü...ne işlenirse işlensin ben yine izlerim seni.Hatta hiç ölme sen.Ve komedi aktörü denmesine sinir oluyorum,The Majestic'te,The Truman Show'da,The Number 23'te,Eternal Sunshine Of The Spotless Mind'da nasıl dram oynanır ders verir sanki...Ee,evet böyle işte.
