2011 de geçti gidiyor.Hayatımın çoğu dönemini, o sıralar dinlediğim şarkılarla hatırlarım genelde.Adamı yerine göre aniden hüzünlü ya da neşeli zamanlara götürüverirler.Aşağıdakilerin içinde de bunlardan olur mu, onu zaman gösterir artık...
1)Tom Waits - Bad As Me (2011)

O bir story-teller, bir şarkı yazarı, şair, burada yaşasa Tekel'in en sevdiği müşterisi, bazen de dünyayla en şairane biçimde taşak geçen adam... Tom Waits uzun sayılabilecek bir aradan sonra yeni stüdyo albümü 'Bad As Me' ile geldi bu yıl. İyi ki de geldi, puslu sesinden hikayelerini dinlemeyi özlemişim: Bad As Me ile çılgın atan, Kiss Me ile sevgilisinin dudağına yabancılaşan, Last Leaf ile rüzgâra direnen yaprak olan, baladıyla balgamıyla Tom abimiz, beklediğime değdi dedirtti bana. Bu yılın en sevdiğim albümü.
2)The Like - Release Me (2010)

The Like, şirin hanım kızlarımızdan oluşan şirin bir grup. Sanıyorum ki plak şirketleri tarafından, insanların nostalji ihtiyacını karşılamak üzere şarkı kaydettirilmiş kendilerine. Çünkü 60'larda genç bir kız olsam, okuldan gelip yatağıma uzanarak bu şirin şarkıları dinlemek isterdim galiba :)
3)Bryan Adams - Reckless (1984)

Geçen yılki tanışmamızın ardından Bryan abiyi daha çok dinlemeye başladım. Reckless, Everything I Do gibi baladlarından bildiğimiz Bryan Adams'ın aslında baya rock'n roll bi adam olduğunu gösteriyor. Summer Of '69 burda mesela, ve tabi ki Heaven. Özellikle Heaven'ın yeri bende ayrı.
4)Portishead - Dummy (1994)

Play tuşuna bastım. Ağıt yakan bir kadın sesi beni sırtımdan yakalayıp göğün soğuk kısımlarına kadar çıkardı, ve her şarkının sonunda da birden aşağı bıraktı. Evet, Portishead dinlemek için dört ayak üzerine düşmeyi bilmek gerek. Mutluyu depresif, depresif olanı da melankolik yapacak ayarda bir tarzları var.
Not: Bunalıma girmek istemiyorsanız dinlemeyin.
Not 2: Solist hatun tüm grupla yatıyormuş.
5)Norah Jones - Not Too Late (2007)

Norah Jones eskisi gibi ağır caz albümlerinin yokluğundan faydalanmış, rakipsiz, sakin sakin yoluna devam ediyor. Aslında çok olumsuz bir şey değil bu söylediğim,ama bir damar yakalamış ve tuttuğunu görünce yeni şeyler denememiş gibi.Not Too Late ve önceki iki albümünü de sırayla dinleyebilir ve arada hiçbir fark olmadığını görebilirsiniz.Yine de hakkını çok yemeyeyim, bu sefer arada yaylılar kullanmış, ıslık falan çalmış :) Tabi, yine de huzurla dinlenir. Norah Jones da çok şirin bu arada.
6)The Pretty Reckless - Light Me Up (2010)

Gossip Girl'de oynayan Taylor Momsen'ın grubunun ilk albümü. Ama taş gibi bir ilk albüm, eğer hanım(!) kızımız Taylor bu şarkıları cidden kendi yazıp bestelemişse aferin diyorum, bayağı sağlam bir iş çıkarmış grubuyla beraber. Akılda kalıcı şarkılar ve sesörgüsü hakim, onu geçtim 'Make Me Wanna Die' diye gerçek bir hit var burda. Güzelce dinlenir bu.
7)Lou Reed & Metallica - Lulu (2011)

Lou Reed sevmem. Metallica'yı biliyorsunuz. Bunlar Metallica'nın Hall Of Fame gecesi birlikte çaldıklarında gayet beğenmiş ve 'bunlar birlikte bi albüm yapsa güzel olur yahu' diye iç geçirmiş, ortak albüm haberini alınca da doğal olarak heyecanlanmıştım (lan keşke başka bişey isteseydim) . Albümden hayal kırıklığı yaşadım desem yalan söylemiş olmam herhalde.
Bir defa ortaya çıkan şey müzikal, ahenkli bir ortaklık değil. Sözler açısından da bir uyum yok. Galiba bu durum Reed sevmememden kaynaklanıyor; Lou dede söylemiş, Metallica altına fon yapmış, James hep arka planda kalmış mesela. Şarkıların sözlerine pek bakmadım,ama dinlediğim kadarı sevmemem için yeterli oldu. Böyle ummamıştım.
8)Zaz - Zaz (2010)

Bu senenin parlayan grubu Zaz'ı ve Je Veux'lerini duymayan kalmadı galiba. Klasik Fransız ezgilerini kullanması ve bayağı pazarlanması gibi nedenlerle tipik popüler kültür örneği gibi dursa da(piyasa), ben severek dinledim.Hatta bayağı severek dinledim.Güzel bir şeye güzel diyebilmek lazım.
9)Lenny Kravitz - Black And White America (2011)

It's Time For A Love Revolution pek beğenilmese de ben beğenmiştim.En azından Lenny-vari tumturaklı sözler ve gitarlar vardı,enerjik geliyordu kulağa.Ama Lenny dayımız bu sefer mayayı tutturamamış gibi.Albüme nedense garip bir 70'ler sound'u hâkim, gereksiz klavyeler, zenci vokalleri,riffle ritm arasına sıkışmış melodiler...Tom Waits'in aksine bizi beklettiğine pek de değmemiş be Lenny diyeceğim.Çok olumsuz oldu,tabi ki Lenny Kravitz albümü sonuçta, yine beğenerek dinlediğim parçalar da oldu ama genel olarak pek sevmedim.
10)Bob Dylan - Positively West 52nd Street (2010)

Yine bir Bob Dylan konser kaydı,ama bu sefer geçen sene dinlediklerimin aksine resmi bir albüm değil bu.Dylan'ın sitesine baktığınızda göremiyorsunuz, korsan bir kayıt yani.Bob Dylan'ın 1994'te Roseland Ballroom adlı mütevazı bir mekanda (ki kendisi de ufak,kapalı yerleri büyük,stadyum konserlerine tercih eder) iki gece üst üste verdiği konseri içeriyor,tabi ki Never Ending Tour dahilinde. Never Ending Tour, Bobinin 1988'de başlattığı ve hâlâ sürdürdüğü turne.Tur kadrosu basçı Tony Garnier hariç zamanla değişti,buna bağlı olarak ortaya çıkan sound da öyle,ama yılmaz adamımız 70'ine gelmesine rağmen yılda ortalama 100 konser vererek 'misyonunu' sürdürüyor.
Neyse albüme dönelim; her zamanki gibi, bilindik şarkılarını bilinmedik şekilde icra etme durumu var, biraz umursamaz ve özensiz bir Dylan vokali var (mesela aynı yıl içinde kaydedilen Mtv Unplugged da daha özenli söylediğini görüyoruz), grup ve seyirci canlı. Bob Dylan'ın ileride daha çok böyle kaydı piyasaya düşecek tahminimce (güzel de olucak o ayrı). Tabi bu konser albümü de bir Live 66 ya da Live 75 değil, farkındayız.
Not: Geçen seneki listeme şurdan ulaşılabilinir.
2011 benim için hayatımın en önemli yıllarından biri oldu. Pek çok şey yaşadım, güzel şeyler, güzel olmayan şeyler..
'Mutlu' yıllar...
