17 Mart 2012 Cumartesi

Hayatın Tümünü İstiyorum.

'Eğer arzu, ıstırabı getiriyorsa, belki akıllıca arzu etmediğimizdendir ya da arzu ettiğimiz şeyi ustaca elde etmesini bilmediğimizdendir.Kafalarımızı dua seccadelerine gömüp saklayacağımız yerde, tahriklere karşı çevremize duvarlar öreceğimiz yerde, arzularımızı doyurma konusunda ustalaşsak daha iyi değil mi? Selamet denilen şey zayıflar içindir. Benim inancım bu. Ben selamet istemiyorum. Ben hayat istiyorum. Hayatın da tümünü istiyorum. Sefaletini de, harikuladeliğini de. Eğer tanrılar zevkten vergi istiyorsa öderim. Ama vergilerine de her seferinde itiraz ederim, karşı çıkarım. Woden ya da Şiva ya da Buda ya da o Hristiyan adam... neydi adı?.. Onlar buna saygı gösteremiyorsa, o zaman onların gazabına da razıyım. Hiç değilse bu zengin, yuvarlak gezegende, önüme serdikleri şöleni tatmış olurum, dişsiz bir tavşan gibi ondan kaçmamış olurum. En güzel şeylerin, bu dünyaya sırf bizi denemek için, büyük ödülü almamızı daha zorlaştırmak için getirildiğine inanmıyorum. Boşluğun güvenliğini de istemiyorum. Hayatı bu kılığa sokmak insanlara da tanrılara da yakışmaz.'

- Parfümün Dansı'ndan

1 Mart 2012 Perşembe

İnsanlar, Aynı Yollardan Geçen...

Kadıköy Akmar Pasajı'ndaki dükkanların birinde caz çalıyordu fonda. Dükkan sahibi 'hayatı anlamlandırmaya çalışıyoruz işte' demişti.

Evet; film, müzik gibi şeylerle hayatı anlamlandırmaya çalışıyoruz, doğru. Ama aslında tanıdığımız insanlarla yapıyoruz bunu. Bazı kişiler; sevgilimiz, eşimiz dostumuz, arkadaşımız olduğunda; onlar bu sıfatları aldığında, kendi yolumuzda yaşamımıza anlam kazandırmış oluyoruz.

Hayatımızdan gelip geçen insanlar, birbirimiz... Bunun için varız işte.