16 Temmuz 2012 Pazartesi

Yine Yeni Yeniden : The Amazing Spider-Man


Adının The Amazing Spider-Man değil de The Sensitive Peter Parker olabileceği bir uyarlama olmuş. (yanlış anlaşılmasın, güzel bir şey bu)

500 Days Of Summer'ın yönetmeni geldikten ve Gwen Stacy esas kız seçildikten sonra Peter'ın romantik ve duygusal ilişkilerinin daha rafine bir şekilde inceleneceği ve görsel olarak da uyumlu ve estetik bir seyir yakalanacağı belliydi. Gerçekten de bu sefer (çizgi roman ruhuna sadık kalınarak) ne kadar inek olsa da kendi tarzı olan ve zekasıyla ortalığı yakan bir peter var. Örümcek-Adam'ken bile düşünceleri içinde boğulan bir Peter. Sevdiği kızın fotoğrafını bilgisayarının masaüstü resmi yapan bir Peter. Yavrum benim heyt be.

Ve görsellik, 3d kısmını atlıyorum, sahnelerin renkleri, birbiriyle uyumu çok göz doyurucu. Galiba hikâyeleri tükenen Hollywood artık bu tür teknik kısımlara daha fazla eğiliyor. (mesela bunun başarılı başka bir örneği : watchmen) 

Gwen Stacy olayı gerçekten 'olmuş' dedirtti. Spider-man Blue'ya bir göz atarsanız işin görsellik kısmının ve gwen olayının mevzuya ne kadar güzel yedirildiğini görebilirsiniz hemen. Emma Stone iyi ki de Mary Jane olmamış. 

Film Ultimate evreni esas alınarak çekilmiş. Örümcek-adam estetiği yakalanmış. 


Yalnız hikâyenin gidişatında sonradan biraz eksiklikler farkettim. Peter amcasının kâtilini bildiğin unutuyor. Olacak iş değil. Fotoğrafçılık meselesi çabucak geçiştiriliyor mesela. Olmamış.

Hikâyenin akışında başka rahatsız eden pek de bir şeyler göremedim. Hatta filmin ilk yarısı ağır işlenmesine rağmen su gibi akıyor. Filmi birlikte izlediğim arkadaşımla "ne 1 saat geçti mi yahu" dedik hatta. Olaylar olması gerektiği gibi sürüyor ve gidiyor.

Ama en rahatsız olduğum nokta Ben amca'nın ölümünün ve "with great power comes great responsibility" anının biraz es geçilmiş olmasıydı . Zaten diyoruz ya Örümcek-adam değil, Peter Parker filmi diye. çünkü Örümcek-adam'ın çıkış anı yok ortada en basitinden. Peter'ı tetikleyen şey bu can alıcı nokta değil, kertenkele ve sonuçlarıyla 'kendi hatasını düzeltmek için' savaşıyor. Ek olarak ortada dövüşmekte, şehirde ağlarıyla salınmakta hayli çömez bir Örümcek-adam var farkettiyseniz. ve bu...çok iyi bir şey. 15 yaşında bir çocuğun bir anda Jackie Chan'e bağlaması biraz garip kaçıyordu. İleriki filmlerde daha tecrübeli olacak ve milletin ağzına iki tane çakmakta daha ustalaşacaktır bence. Hatta böylelikle kendi içinde tutarlı bir üçleme olacak olması da Marc Webb'e artı puan.


Örümcek Adam'da kötüler istisnasız gridir. Lizard bunu pek veremiyor.

Sam Raimi filmlerinin aksine aksiyon sahneleri biraz yetersiz. özellikle Kertenkele'yle köprüdeki ilk karşılaşma daha sağlam olabilirmiş. Bunu dövüşmekte çömez örümceğe bağlıyorum ve affediyorum (Marc hadi yine iyisin ha).

Dayanamayıp şunu yazacağım (o kadar film ve sinema konuştum bunu demek hakkımdır) : Emma gerçekten de stone. Evet.

Özet geç lan piç'çiler için de şunu söyleyebilirim: İlk üçleme kadar çizgi romandan fırlamış hissi vermeyen, ama daha mantıklı ve tutarlı, çizgi romana daha uygun bir Peter Parker'lı, ultimate tadı veren ve sonraki filmler için de güzel bir zemin hazırlayan güzel bir çizgi roman uyarlaması. (lan özet geçecektim geçemedim)

Ben beğendim. Ama sonraki filmlerde "ağ kartuşu bitme sahnesi" istiyorum Marc'cığım, aklında bulunsun. Bir de estetik ve kıvrak aksiyon sahneleri çek. Bozuşuruz sonra.

Örümcek-adam'ı kanlı canlı perdede izlemek bile bana yetiyor. Daha ne olsun.