29 Ağustos 2010 Pazar

U2 Konseri Öncesi...



Bugün gittim en uzak yerden de olsa U2 'nun İstanbul'un her yerinde reklamını görebileceğiniz İstanbul konserine biletimi aldım.Açıkçası U2 'yu sevsem de çok sıkı fanatiği olduğumu söyleyemeyeceğim,mesela bir Bob Dylan kadar.Ama yine de keyifli olucağını düşünüyorum yav.Sonuçta U2,22 Grammy ödülü almış 30 yıllık başarılı bi grup.Tabi ki klişe meseleye geleyim:U2 'nun, artan popülaritesinin de etkisiyle sade suya tirit,eski isyankar halinden eser kalmayan bir pop grubuna dönüşmesi.Yani son albümleri No Line On The Horizon'ı dinlediğimde aklıma gelen ilk şey 'nerde eski yıllar' olmuştu.Ve tabi ki şovmenimiz Bono'nun güvenilmez ve hatta ikiyüzlü tavırları da beni biraz itiyor aslında.Ama bunları bir kenara bırakırsak gayet güzel bi gece olucak gibime geliyor.Ön grup Snow Patrol'ü pek dinlemedim,ama sırf onun için gidenler bile varmış,yani o da fena olmaz sanırım.Ama kesin olan birşey varsa;o da Olimpiyat Stadyumunun full dolmayacağıdır.Daha Metallica'ya 45 bin kişi gidiyorken(ki Türkiye'de U2'ya kıyasla daha fazla sevildiği aşikardır)U2 için 80-100 bin kişi beklemek fazla hayalcilik olur.Umarım yanılırım;çünkü daha fazla kişi olması,daha çok kişinin U2 yu görmesi,hem konser atmosferi,hem de Türkiye için daha hayırlı olur.Ulaşım sorun olur deniliyodu bi de,ve İstanbul'un o taraflarını bilmediğim için beni de korkutuyodu bu.Neyse,baktım iksv konser için özel seferler ayarlamış.İnşallah sağ salim dönerim eve.Şimdi en sevdiğim iki U2 albümünü(Joshua Tree ve Achtung Baby) attım MP3'e, beklemedeyim.Sonuçta U2 lan,boru mu?

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Uyarlama :)

Evet,oturdum aşağıya yazdığım yazıyı tek sayfalık bi çizgiromana uyarladım.Yazarı-çizeri benim! İlk çizgiroman sayfam oldu.Gerçi ilk olduğu için bayağı amatör bi iş,ama çizgiroman dükkanlarını gezerken artık biraz daha rahat olabilirim:)


22 Ağustos 2010 Pazar

Duygusallı Muygusallı Yazı

Herşey bu kadar masum olamaz.En açık kanıtına yaşam deniyor galiba.Masumluğu yok eden bir şey olmalı.Bir katil.Bulmak zor değil.En azından kendime baktığımda; iki aday kalıyor geriye.Gerçek ya da düşler.Peki hangisi?Beni öldüren hangisiydi?Evet bir suçlu olmalı,yok yere ölmezdim yoksa.Suçunu kabullenip rahatlatmalı beni.Ama asla tamamen rahatlayamayacağım,çünkü iki şüpheli de hep hayatımdaydı ve ölene kadar da hayatımda olacaklar.Birini seçmek istiyorum, aklanmışlığıyla yıkanmak için.Temiz olana 'tamamen' sığınmalıyım,zaten 'arada kalmak' kadar kötü birşey olmadığını da herkes bilir.Kötüler hep yükseklerde oturup pis pis gülerler.Usulca beynime işleyen hakikat de bunu bozmuyor,kahkahası her yanı kaplıyor.Bu,insan bencilliğine verilebilecek güzide örneklerden biri :Suçlu benim.
Gerçek ve düşleri yaratan da,onlara birer kelime bahşedip anlam kazandıran ve onları zihnimde birer satranç taşına dönüştüren de benim.Hep huzursuzluğumun nedeni;gerçek suçluyla 7/24 beraber olmam.Bunun düşüncesi bedenimi yavaş yavaş kaplıyor.Parazit gibi birşey bu,bencilliğimi kullanarak suçun bende olmadığını düşünmemi sağlayacak kadar da akıllı.Ama ne olursa olsun,gerçek katilden kurtulamadığım sürece ben hep sabıkalı olarak kalacağım.

13 Ağustos 2010 Cuma

Favori Sinema Sahnelerim !

Klasik bir olgu,eh ben de ortalamanın üstünde film izleyen biri olarak 'neden kendi listemi yapmayayım ki' dedim.İşte favori sahnelerim:

1)Back To The Future-Marty Mcfly'ın Johnny B. Goode Performansı

2)Shawshank Redemption-Andy Dufresne'in Özgürlük Anı

3)American Beauty-Rüzgarda Uçuşan Poşet

4)The Dark Knight-Gotham Hastahanesinin Joker Sayesinde Havaya Uçması

5)Toy Story 3-Woody'nin Andy'ye Vedası

6)Seven-Final Sahnesi

7)Eternal Sunshine Of The Spotless Mind-Joel: ''En Azından Bu Bende Kalsın!''

8)Troy-Aşil'in,Bitiminde Hektor'u Öldürdüğü Savaş

9)Sonbahar-Yusuf'un Elinde Pasaportun Görüldüğü Sahne

10)Cable Guy-Jim Carrey'nin 'Somebody To Love' Karaoke Performansı



Aslında burda olmayan ama çok sevdiğim başka efsane sahneler de var.Neyse,yazdım rahatladım.Sinema güzel şey.