5 Nisan 2012 Perşembe

Zamanlı

Zaman...Başlangıçta sanki bizim, kafamızda yarattığımız bir şeymiş, aslında güneşi gözlemleyip hareketlerini saat diye bir alet kullanarak bölmesek, takvimleri çöpe atsak var olmayacakmış gibi duruyor.

Ama öyle değil.

Çünkü dünya, evren veya kainat; en başından beri insanlardan bağımsız bir 'ilerleme' , kendini devam ettiren bir süreç içinde. Büyük patlama, evrim, dinozorlar.. Dünya bizi ve içindekileri kendi yoğrulma oyununa alet ediyor. Dönüyor bir defa bu şey, ötesi var mı?

Bazen kapıldığımız şu 'nedensiz mutsuzluk' duygusu da buradan geliyor bence. Çünkü zaman, büyüme, yaşlanma ve en fenası da ölüm gibi süreçler bizim elimizde değil, 'yoğrulma oyunu'nun birer parçasıyız ve bunu idrak edebilecek kadar da gelişmişiz (maalesef). İnsan denen egoist yaratık da bazı şeylerin elinde olmamasını kabullenemiyor işte, sürüklenmeyi kabullenemiyor.

'İnsanlar yaşayıp ölmez, sadece sürüklenirler.' Bob Dylan

Zaman da bu sürüklemenin esas oğlanı oluyor hâliyle. Düşünüyorum da; 20 yıl bana epey hızlı geçmiş gibi geliyor. 20 yıl böyle hızlı geçtiğine göre; 40 yıl da çabuk geçer, 60 yıl da.

Demek ki kısa süre sonra hepimiz ölmüş olacağız. O yüzden, 'zaman düşmanı'na en büyük kötülüğü yaparak, onu unutarak yaşamalı. Bakın; ışık hiçbir şeyi umursamayıp gaza basınca zaman nasıl da duruveriyor karşısında.

'Zamanla ilgili her şey bana felaketi çağrıştırıyor. Zamandan nefret ediyorum!' Woody Allen


Bu da benden yan masaya gelsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder