
İlk albümündeki heyecanı,
Blowin In The Wind'in rüzgarını,
Masters Of War'daki öfkeyi,
My Back Pages'in bireyselliğini,
Mr. Tambourine Man'in umutsuzluğunu,
Ballad Of A Thin Man'in ciddiyet içindeki alaycılığını,
Like A Rolling Stone'un rica eden haykırışını,
Blonde On Blonde'un kaosunu,
The Basement Tapes'in amatörmüş gibi görünen havasını,
Simple Twist Of Fate'in yakıcı yalnızlığını,
Blood On The Tracks albümünün derin hüznünü,
Sara'nın sıcaklığını,
Changin Of The Guards'ın çırpınışını,
Silvio'daki ekonomiyi,
Man In The Long Black Coat'un çarpan derinliğini,
Time Out Of Mind'ın melankolisini,
Things Have Changed'in bilgeliğini,
Love And Theft'teki eskiye özlemi,
Ain't Talkin'in mistik havasını,
Life Is Hard'daki yorgunluğu seviyorum.Bilemiyorum.
Tabi bu sıfatlar yeterli değil.Çünkü şarkıların çoğunlukla tek yönlü değil.Bu dünya sana sahip olduğu için şanslı sanırım.Her ne kadar sen, 'sadece bir şarkıcıyım' desen de.Öyle olabilir,ama içimizde açtığın dünyalar öyle söylemiyor.Umarım değişmem de hayatımın sonuna kadar seni dinlerim.Bu kadar söylüyorum.Görüşürüz...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder