17 Şubat 2020 Pazartesi

2019 Albümlerim


“Life is like a beautiful melody, only the lyrics are messed up.”
- Hans Christian Andersen


10. Lifeforce in the Trust of Deep Mystery - The Comet is Coming (2019)



Favori şarkı: Summon The Fire


9. Cherry Domino - Best Youth (2018)


Favori şarkı: Nightfalls


8. Euphoria Morning - Chris Cornell (1999)


Favori şarkı: Follow My Way


7. Blizzard of Ozz - Ozzy Osbourne (1980)


Favori şarkı: Mr. Crowley


6. Lover - Noah Gundersen (2019)


Favori şarkı: Older


5. The Optimist - Anathema (2017)


Favori şarkı: The Optimist



4. “Let’s Rock” - The Black Keys (2019)


Favori şarkı: Breaking Down


3. Shadow of the Moon - Blackmore’s Night (1997)


Favori şarkı: Shadow of the Moon


2. Lightbulb Sun - Porcupine Tree (2000)


Favori şarkı: Shesmovedon


1. Western Stars - Bruce Springsteen (2019)


Favori şarkı: Western Stars


Blizzard of Ozz'dan yeni haberim olmadı ancak Osbourne'nun gitaristi Randy Rhoads'ın hikayesini bu sene öğrenmemin ardından albümü bir bütün olarak tekrar dinledim ve hissiyatı resmen içimde büyüyerek unutulmaz bir hale geldi diyebilirim. Mr. Crowley'nin solosu daha önceleri, evet halihazırda çok iyi olmasına rağmen, klasik bir hard rock/heavy metal solosundan farksız gelirdi ama şimdi henüz 25 yaşında ölüp giden Randy'nin insanlığa armağan ettiği bir çeşit veda ağıtı gibi tınlıyor. 

Bu yazıyı yazdığım tarihte (16 Şubat 2020), Noah Gundersen'ı nihayet, 31 Ocak günü Dorock'ta solo bir şekilde izlemiş bulunuyoruz. Her albümünü pür dikkat dinleyince bir şarkıcıdan ziyade bir arkadaş gibi görmeye başladığım birini yakından izlemek bir çeşit büyük buluşma hissi vermiyor değil. Dünyanın öteki taraflarında da senin gibi birileri var ve önünde sonunda buluşuyorsunuz, eğer gerçekten duygularınıza sadıksanız (bu nasıl genellemedir üsdâd). Keşke solo yerine grubuyla gelseydi diye de düşünüyorsunuz tabi. İster istemez sevdiğiniz sesörgüsünden mahrum kalıyorsunuz çünkü. Artık başka sefere. Plakları imzalattık en azından.

Yeni albümü Lover ise elektronik sesörgüsü ve cilalı prodüksiyonu ile biraz hayal kırıklığı. Temelinde Gundersen'a özgü şeyler kendini korumaya devam ediyor ancak üslubu, Ledges ya da Family'de vurulduğum sıcaklık ve samimiyetten uzaklaşmış. White Noise'dakinden de büyük bir değişim sözkonusu. Albümün kendisi yerine sonradan çıkan Acoustic Selections from Lover'ı dinlemek daha mantıklı. Abartı autotune duymuyorsunuz en azından.


Noah Gundersen @ Dorock XL, İstanbul / 31.01.2020

Black Keys sonunda yeni bir albüm yaptı ve herkesin farklı bir şeyler olmaya "kastığı" şu dönemde modayı falan siktir edip onları tanıyıp sevdiğimiz hallerini hiç bozmadıkları bir uzunçaları sürdü önümüze. Arctic Monkeys'in bile Tranquility Base Hotel + Casino gibi kendi tarzlarını bıraktığı bir albüm yaptığı günümüzde, "Let's Rock" bu açıdan değerli ancak ilerisi için sıkıntılar var. Bu değişmezlik hali yeni albümlerde devam ederse eski izleyicisi için soru işaretleri oluşmaya başlayacaktır. Turn Blue müziklerini bir ileri noktaya çıkartma açısından muhteşemdi, Let's Rock ise tüm güzelliğine rağmen bir Turn Blue değil maalesef.

Bazen kendime bile itiraf etmekte zorlandım ancak Patron'a bir süredir doymuş gibiydim, özellikle de kallavi biyografisini okuyup Netflix'teki Broadway şovunu seyrettikten sonra artık anlatabileceği yeni şeylerin olduğundan şüpheliydim çünkü. Ama yeni solo albümü Western Stars, bu şüphelerimi öyle bir susturup öyle bir pişman etti ki beni, beni öyle utandırdı ki, evime öyle ateşler saldı ki pişmanlık duygusu cisimleşti, havada elle tutulur bir hal aldı. Albüm, öncelikle atipik sesörgüsü sayesinde gerçekten şaşırtıyor. Yaylılar ve sakin ritmlerle ilerliyor. Büyük bir olgunluk hakim. En azından Patron depresyonu atlatmış gibi. Epik bir şeyler hissediyorsunuz kısaca. Kendinizden büyük şeylerin parçası oluyormuş gibi. Koca bir hayatın sonuna gelen ve ona dönüp geriden şöyle bir bakan biri gibi. Yüreğine sağlık diyorum. Sen 70 yaşında nasıl böyle bir şey yapabiliyorsun, aklım almıyor.


Amerikan çayırında beygir türküleri

Uzun süredir Anathema dinlemiyordum. Bu yılki Türkiye konserleri hem eskiyi tekrar etme, hem de yeni Anathema'yı keşfetme fırsatı oldu. The Optimist bunun için ideal bir albüm.

Nick Cave ve Angel Olsen'ın yeni albümlerini hakkını vererek dinleyemediğim için listeye almadım. 2 yılda bir yeni albüm gelmesi sanırım ister istemez hafif bir bıkkınlık yaratıyor. Keşke albüm araları daha uzun olsa. Birini sindiremeden çat diye yenisinin gelmesi, her bir albüm için ayrı ayrı grafik tasarımlar yapılması (artık grubun logosu bile albümden albüme değişiyor), pr çalışmaları, yeni sahne tasarımları derken "hangi angel olsen?" sorusu zihnimi kurcalıyor örneğin. Her albümde sesörgüsü başta olmak üzere her şey değişiyor gibi, hem de hızlı şekilde. Bu durumda benim sevdiğim şarkıcı hangisi olabilir ki? "Yaratıcılık 2 yıllık aralıklara bölünüp o sıklıkta tekrar tekrar var edilebilen bir şey mi?" sorusunu da sorarsak endüstri ve sanat arasındaki saçmasapan mevzulara dahi girebileceğimizden burada bırakıyorum böyle.  


Albümler bir kenara, 2019'da en çok dinlediğim şarkılar şunlarmış




"Mutlu yıllar" yazacağım ama bu yazıyı o kadar geç yazdım ki o bir ayda olan oldu zaten. En son Kobe Bryant da öldü gitti. En azından savaş çıkmadı ya da koronavirüs henüz buralara gelmedi. Belki Arctic Monkeys bu yıl yeni albüm yapar.

Sanırım bu, albümler listesinin 10. yazısı, yani 10. yıl. Bundan sonra başlıklara "geleneksel" ibaresi koyacağım.


Önceki listeler

2018, 2017, 2016, 2015, 2014, 2013, 2012, 2011, 2010