
İlk iş bilet alabilmekti tabi, baktım biletler henüz satışa çıkmamış.Ama çıkar çıkmaz almalıyım,Bob Dylan konseri bu,anında biter biletleri.E pahalı da olur şimdi bu, aa penguende karikatürden kazandığım paralar var,onlarla alırım işte! falan diyerekten biletler satışa çıkar çıkmaz bi adet aldırttım İstanbuldaki teyzeme(sonra parasını verdim tabi).Artık geriye sadece beklemek kalmıştı,bekle beni bob,ben geliyorumdu...
Ve beklenen günler geldi.İstanbul'a iki gün öncesine uygun uçak bulabilmiştim,atladım uçağa vardım İstanbul'a.Ve konser sabahı gelip çattı.
Fakat Taksim'de bir karışıklık vardı haberleri açtığımda(konser mekanı olan harbiye açıkhava sahnesi Taksim'in biraz ötesinde).İsrail yardım gemilerine saldırmış,öldürmüş falan...bi güzel İsrail'e saydırırken aklıma ister istemez şu soru geldi:ya konser iptal olursa?Neyse ki öyle birşey olmadı,göstericiler saat 4 gibi dağıldılar tv den gördüğüm kadarıyla.Saat 21.00 daki konsere yetişme gibi bi derdim de olmayacaktı(ki bulunduğum semt olan haznedar dan taksim 1.5 saat).
Otobüs beni Taksime bıraktığında ter ve heyecan içindeydim.Biletim çorabımda(evet çorabıma soktum çalınır korkusuyla,maddi manevi değeri büyük tabi) mekanın yolunu tuttum.
Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi denilen yer sandığımdan küçük bir mekandı.
Nefesim tutuldu,karşımdaydı işte,kanlı canlı karşımdaydı!Evet 66'da Royal Albert Hall'da piyanonun başında haykıran genç değildi artık,ama oydu işte!Aşina olduğum kıyafetleri vardı üzerinde:ceketi,yandan çizgili pantolonu,rock'n roll botları ve şapkası.Tahmin ettiğim üzere(son konser playlistlerini yalayıp yutmuştum) Rainy Day Women 'la sıkı bir giriş yaptı.En sevdiğim albümü Blonde On Blonde'dan bir şarkıyla başlamak elbette süperdi.Klavyeyle başladı,şarkının sonlarına doğru gitara geçti.Bu arada ben ilk şarkı biterken yeni yeni şoktan çıkıyordum,KARŞIMDAYDI VE ONUN KONSERİNDE ONU CANLI DİNLİYORDUM.Sonra Lay Lady Lay geldi.Işıklar azaldı,hoş bir ortam olmuştu doğrusu,Bob'un vokal performansı beklediğimden epey iyiydi(artık 70 e geldiğini ve doğal olarak fazla yukarılara çıkamadığını ekleyeyim).

Masters Of War
Gelin savaşın efendileri
Sizler silahları üretenler
Sizler savaş uçaklarını yapanlar
Sizler o koca bombaları yapanlar
Sizler duvarların ardına gizlenenler
Sizler masaların altına gizlenenler
İsterim ki bilesiniz
Maskelerinizin ardını gördüğümü
Sizler yok etmek için üretmekten başka
Hiçbirşey yapmayanlar
Oynarsınız dünyamla
Çocuk oyuncağı gibi
Elime bir silah verip
Çıkarsınız menzilimden
Ve uçuşurken mermiler
Kaçar gidersiniz uzaklara
Bir zamanarın Judas'ı gibi
Yalan söyler aldatırsınız
Bir dünya savaşının kazanılabileceğine
İnanmamı istersiniz
Ama gözlerinizin içine bakıyorum
Beyninizi okuyorum
Tıpkı yaramdan akan
Sıvıya baktığım gibi
Sizler tetikleri çekersiniz
Başkaları düşürsün diye
Yaslanır arkanıza seyredersiniz
Ölü sayısının artışını
Saklanırsınız evlerinizde
Genç insanların kanları
Bedenlerini terk edip
Karışırken çamura
Akıl almaz korkuları
Yerleştirirsiniz içimize
Bu dünyaya bir çocuk getirme korkusunu
Doğmamış adı konmamış bebeğimi
Tehdit edersiniz
Damarlarınızdaki kana
Hiç layık değilsiniz
Bildiğim nedir ki
Konuşuyorum öylesine
Diyebilirsiniz ki daha çok gençsin
Diyebilirsiniz ki çok cahilsin
Ama bildiğim bir tek şey var
Sizden genç olduğum halde
İsa bile bağışlamayacak
Bu sizin yaptıklarınızı
İzninizle size bir sorum var
Paranız yeter mi acaba
Bağışlanmanızı satın almaya
Bunu aklınız alıyor mu
Umarın müstahakkınızı bulursunuz
Ölüm kapınızı çaldığında
Kazandığınız paralar yetmeyecek
Ruhunuzu geri almaya
Umarım geberirsiniz
Ölümünüz yakındır
Soğuk bir öğleden sonra
Tabutunuzun ardınan gideceğim
Ve ölüm yatağına indirilirken
Seyredeceğim sizleri
Ve bekleyeceğim mezarınızın başında
Gerçekten öldüğünüzden emin olana dek.
Neyse,buna daha sonra gelirim.Sonra yine Modern Times dan Thunder On The Mountain(albümün en sevdiğim şarkısı) geldi.Ve Ballad Of A Thin Man(65-Highway 61 Revisited) tabii,en sevdiğim şarkılarından biridir(ve alegorik yazmada da üstünlüğünü gösterdiği bir şarkı aynı zamanda).Sonra sahneden indi,tabii bu sırada konser başından beri olduğu gibi konuşmadığı için seyirci ne olduğunu anlayamadı,hatta konseri bitti sanıp gidenler bile oldu.Tabi ben olayın farkındaydım:bis için geri gelecek ve en az iki şarkı daha söyleyecekti;büyük ihtimalle tüm zamanların en iyi şarkısı seçilen rock klasiği Like A Rolling Stone(65-Highway 61 Revisited) ve gitarda çalmayı en sevdiğim şey olan bir başka klasik:All Along The Watchtower(67-John Wesley Harding/daha çok Jimi Hendrix'ten bilinir bu).Ben de bu sırada ayakta alkışlıyor ve milleti de Bob'un geri gelmesi için adeta hareketlendirmeye çabalıyordum(come baaack! diye bağırdım bi ara).

1. Rainy Day Women (Blonde on Blonde)
2. Lay, Lady ,Lay (Nashville Skyline/John Wesley Harding)
3. I′ll Be Your Baby Tonight (John Wesley Harding)
4. Stuck Inside Of Mobile With The Memphis Blues Again (Blonde on Blonde)
5. Just Like A Woman (Blonde on Blonde)
6. Honest with Me (Love and Theft)
7. A Hard Rain′s A-Gonna Fall (The Freeweeling Bob Dylan)
8. Cold Irons Bound (Time Out of Mind)
9. Most Likely You Go Your Way (Blonde on Blonde)
10. Spirit On The Water (Modern Times)
11. Highway 61 Revisited (Highway 61 Revisited)
12. Masters Of War (The Freeweeling Bob Dylan)
13. Thunder On The Mountain (Modern Times)
14. Ballad Of A Thin Man (Highway 61 Revisited)
15. Like A Rolling Stone (Highway 61 Revisited)
16. All Along The Watchtower (John Wesley Harding) şeklindeydi...
Elimde envai çeşit Dylan ürünü,ikamet ettiğim teyzemin evine döndüm(saat 2 falandı,e tabi o saatte İstanbul'da yolculuk pek çetin:)Otobüste olayı hazmetmeye çalıştım biraz.O gece uyumak epey zordu.
Ve dönüş vakti geldi ertesi sabah,gitmeden İstiklal'e, çizgiroman dükkanına uğrayayım derken
az kalsın uçağı kaçırıyordum,kan ter içinde yetiştim koşa koşa.Ve eve döndüm.Ertesi sabah eleştirilere falan baktım,cidden orayı genelde nasıl insanların doldurduğunu görüp üzüldüm.Diyorlardı ki;''Dylan efendi hiç konuşmadı yaa'',''One More Cup Of Coffee çalmadı'' ''İsrail olayına hiçbirşey demedi''...Öhöm...:Bir defa her sanatçının kendine has bir tarzı vardır,ayrıca Dylan gereksiz ve aptalca geyiklere girmeyip(hello istanbuul gibi) ortamın büyüsünü bozmadı,gayet öz konuştu ve sözü müziğine bıraktı.Lan garanti mi veriyo sana adam şarkının çalınması hakkında.Ayrıca Bob Dylan gibi biri şarkılarını yaparken''aa bunu koyim albüme süper olur konserlerde de çalar coştururum milleti'' diye düşündüğünü mü sanıyosun(ki albümlerine almadığı sonradan ortaya çıkan bir sürü de güzel şarkısı vardır,bence piyasa adamı değildir kesinlikle).Ayrıca son birkaç playlisti incelemiş olanlar nelerin çalınıp nelerin çalınmayacağını çok da iyi bilirdi. O kadar para verecek kadar seviyosan bunu da bilmeliydin abicim hiç kusura bakma.Ve evet Masters Of War'ın sözlerini oraya boşuna yazmadım,adam Masters Of War'u bilmiyo konsere gelmiş sonra da ''baskın hakkında konuşmadı bık bık'' hey tanrım deli oldum resmen.Orada 'sözü müziğe bıraktı' deyimi vücut buldu lan.Şunu bilin;Bob Dylan size konser vermeye gelmez,siz onu dinlemeye gidersiniz.Ayrıca sen kimsin de onu beğenmiyosun ya!?(evet sinirlendim çok).
Özetleyecek olursak(ki zor biraz)rahatlıkla hayalimi gerçekleştirdim diyebilirim.Bu adamın konserinde bulunmak hep ulaşılamaz bir hayaldi,hep izleyip özendiğim konser videolarının birgün gerçek olacağını birkaç ay önce tahmin etmezdim.Ama oldu işte.Hayat güzel şey,cidden,acayip güzel hem de......
Senin adına çok seviniyorum. Gerçekten rüya gibi bir konser olmuş. Yorumları da pek takma. Ağzı olan konuşuyor işte.
YanıtlaSilÖzendim sana... :D
Hey teşekkürler.Yok ya takmadım sadece onlar doldurduğu için yer bulamayan gerçek Dylan'cılara üzüldüm:)
YanıtlaSil